Bazen bazı şeyler için çok geç
olabilir hayatta. Kendinde sorgulama gereği duymayan insanlar çıkmaz uç köşelerde, sokak, insanların yaktığı ateşte ısınmaya çalışırken yok olur. Ateşi elinde tutuyorsan yanmayı da göze almalıdır, kişi. Otoriteye direnmek böyle bir ateştir. Yeni bir başlangıçtır… Yanmalı ve yakmalı
her şeyi. Nimetlerinden 2023 ve ötesine kadar faydalanma,
sırada başkanlık sistemi var… Bu şehri ikiye ayırmalı… Gezi parkını ranta
sunmalı. Hani birisi çıkıp dedi ya kışlalar cami. Demek ki şifre cami yani kıbleyi
çevirdikleri nokta rant. Kapitalizm nimetlerinden faydalanma.
Ey otoritelerle problemi olanlar
hem kendi içindeki, hem de sahte otoritelerle problemi olanlar ve Militer
politize reaksiyon, direk veya endirekt otoriter baskılar emperyalizm her yerde
gericilik ve artan ulusal baskıdır. Emperyalizm, her yere özgürlük değil,
egemenliğini götüren finans kapitalin ve tekellerin çağıdır. Amaç toplumsal
yaşamın ve insan düşüncesinin tek tipleştirdiği bugün yapılanlarda görülebilen
gerçeklerdir.
Yalnız gericilik değil aynı
zamanda şiddet eğilimidir. Barışçıl ve saldırgan olmayan bir iktidar
düşünülemez. Meclisteki temsilciler, sendikalar, dernekler, burjuvalar, aristokrasi ve
demokrasi havarilerinin ilericilikleri kapitalizmin bu aşamasında bitmiştir.
Kendi çıkarlarını toplum çıkarı
gibi yuttururlar. Konsesyus oluştururlar. Adı da burjuva demokrasisi olur.
Sonucunda yutturulan demokrasi oyununda halk zarar görür. Bunun önüne ancak devrimci, eğitimli sınıfı ile geçilir.
Kendi devrimini yapmadığı sürece
sadece sermayenin başına bela olmak ile yetinilirse, devletin güçleri faili meçhul müdahalelerle, kanla, şiddetle eder.
Aydınlıkları yok edilerek, kültürel
varlıkları emperyal yatırımlar, barajlar, santrallerle yok edilerek, koyun mantığında yaşamaya mecbur bırakılmaktadır. Psikolojik
yollar üzerinden asimilasyona, soykırıma uğratılmak istenmektedir. Bu metot ile azınlık duruma bırakılma yaratılmaktadır.
Bu coğrafyaya kendinden menkul
bir demokrasi anlayışı var. Sınıfsal ve siyasal yapısının gerçek bir
demokrasiyi üretecek besleyecek aşamaya gelememiş olmasından, demokrasi adına
yapıldığı söylenen Püris zaferleri, baskıcı bir örtülü darbe olarak ortaya
çıkıyor.
Türkiye gibi demokrasinin
yaşanmadığı bir ülkede halk iyisini bilir yaklaşımı tehlikeli bir tutumdur. Bu
nedenle demokrasi adına ilginç çelişkiler ortaya çıkmaktadır, Şeriatçılarla,
etnik politika yapanlara, olmayan ve gelişmeyen demokrasinin traji komik
reaksiyonu camiiler kışla, minareler süngümüz söylemleri, demokrasi ile ne kadar
örtüşüyor anlamak mümkün değil. Ne adına ileri demokrasi? Ya da bunun adımı
demokrasi. Demokrasi temel hak ve özgürlüklere dayalı, çoğunluğun da bu temel
hak ve özgürlüklere tecavüz edemeyeceği bir düzen ise, tarikat şeyhlerinin,
aşiret reislerinin yönlendirmesi ile oluşan efendi köle ilişkisinin yarattığı,
kendi kaderini tayin edemediği ve bir kişinin yönlendirmesi sonucu oluşan
seçimler ne kadar demokratik oluyor. Anlamak mümkün değil. Demokrasi,
iktidarların ellerindeki siyasal gücü ya da rejimi din ekseninde
saptırmaz.
İktidar gerçekten demokrasiye
inanıyor mu? Yoksa kapitalizmin nimetlerinden faydalanacağı, emperyalizme
hizmette rüşvet gibi, kendi çıkarı için kullanması ne kadar demokrasi
anlayışını götürür bilinmez. Demokrasi salt çoğunluğun rejimi diye
algılanmamalı.
Demokrasi salt çoğunluk rejimi
değil, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir rejimdir; bunların başında tabi
ki inanç gelir, tek bir inanca özgü demokrasi olamaz, bütün farklı inanç
sahiplerine ve inançsızları devlet karşısında vatandaş karşısında eşit görmeyen
rejime demokrasi denmez.
İşte sorunun nedenleri altında
katıksız bir entelektüel felce uğrama vardır. Emperyalist güçlerin güdümünde
olanların geldikleri kişisel durum itibariyle ilgili memnuniyetleri, ve bu
yaşamlarına helal gelmemesi için, toplumun aklını kullanmaması için ellerinden
geleni yapmaları, sadece onları itaat eden zümreler olarak görmeleri, toplumun
açmazlarını görmek yerine, şartlanmış bir şekilde yol almaları, entelektüel
olarak değerlendirdiğimiz insanların sadece bazı simgeler üzerinden mücadele
etmek yerine, sosyal adaletin, kalkınmanın, insan aklının sonuna kadar
kullanılması daha sağlıklı reaksiyonlardır.
İnsanımızın hayatını ve dünyada
oluş amacını anlamlandırmaya çalışırken dini değil, diğer unsurları
kullanmalıdır. Din ile toplumun değerlerinin bir arada bulunduğu ama kesinlikle
ayrı olduğu bir toplum toplum ve yönetim anlayışı oluşturulmalıdır. Özel ve kamusal insan ilişkileri dinsel
değerler, gelenekler ve kurumların dışında tartışmak ve yaşama geçirmek
gerekir. Üst yapı, tembellik, aşksızlık, lümpenizm, küçük burjuva reaksiyonlar,
miltarize edilmiş politik reaksiyonlar, egemen iktidar, otoriter yapılar ve son zamanlarda daha da belirginleşen kapital, ekonomik ilişkiler
tarafından yönlendiriliyor; işte görünen hızlı deformasyon bu üst yapı ile
alakalı, ama çok ağır devinen, değişirken yenilenen ama özünden çok fazla bir
şey yitirmeyen, içinde yüzlerce, binlerce yıllık anlamlar yüklü plan bu coğrafyada
kendi yaşam kaynaklarından ayrılmaksızın, başkalarına kul köle olmaksızın
birlikte yaşayabilmenin olanaklarını sunacak olan, kültür ayırımlarını bilince taşıma hareketidir.
Otoriter yapılara direniş...
Bugün her zamandakinden daha çok köle var...
Signature ID:
54491-190-473593C8B9FED40D433A385F74B038DA-11082010
NOT:
11.02.2010 tarihli dijital imza ile korunan bu metinin içeriği, güncel olaylar göz önüne alınarak değiştirilerek yeniden yayınlanmıştır.